Malatyalı emekli Görsel Sanatlar öğretmeni 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma’yı gezdi
Demirtaş, “Soma faciası, ülkemizin hafızasına kazınmış derin bir acıdır. Bu olay, iş güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sererken, aynı zamanda sistemdeki eksiklikleri de ortaya koymuştur. Maalesef, benzer olaylar farklı şehirlerde tekrarlanmaya devam ediyor. Bu durum, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği mi, yoksa sorumluluk almayan bir anlayışın sonucu mu? Bu soruların yanıtlanması ve gerekli önlemlerin alınması, insan hayatını önemseyen bir toplum olmanın temel şartıdır” dedi.
Fikri Demirtaş yazısında, “Malatya’dan yola çıkışımın üzerinden neredeyse bir ay geçmişken, rotam bugün 21 Ocak 2025’te Manisa’nın acı dolu ilçesi Soma’ya düştü. 13 Mayıs 2014’te yaşanan o büyük maden faciasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, yüreğimdeki sızı hiç dinmemişti. 27 Mayıs 2014 yılında Malatya Yeşilyurt Halk Eğitim Merkezi’nde müdür yardımcısı iken yazdığım "Kara Elmasa Kan Damladı Soma'da" şiiri, o günlerin acısını bir kez daha gözlerime serdi.
Soma Maden Şehitliği’nde İşte o büyük facianın izlerini sürmek, yüreğimi burkarken bir yandan da öfkemi kamçıladı. Soma Kömürleri AŞ’nin işlettiği madende meydana gelen yangın sonucu 301 madencimiz hayatını kaybetmiş, yüzlercesi yaralanmıştı. İlçe şehir mezarlığında yer alan Maden Şehitliği, bu acıya tanıklık eden en önemli yerlerden biriydi. İlçe mezarlığı, derin bir sessizlik içindeydi. Soma madencileri için ayrılan anıt ve mezarlıkta yalnız yürüyor, her adımımla toprağa karışan hayalleri duyuyordum. Aile mezarlıklarında sadece birkaç yalnız figür vardı, onlar da sanki benimle birlikte yas tutuyor gibiydi. Ani bir fotoğraf için genç bir delikanlıdan rica ettim. O an, kuşların ötüşü bile yas tutar gibiydi.
Güneşli gökyüzü, ansızın karararak gri bir örtüyle kaplandı. Hafif yağmur damlaları, sanki gökyüzü de şehitlerimiz için ağlıyormuş gibiydi. Mezarlık, adeta bir cennet köşesi gibiydi. Ancak bu cennetin her köşesi, bir yandan da yürekleri dağlıyordu. Ard arda sıralanan mezar taşları, her biri bir ömrün hikayesini anlatıyordu. 301 madenciden 39’unun kabrini, diğerlerinin ise temsili mezar taşlarını ziyaret ederken duygularım yoğunlaştı. Aynı anda bu kadar insanın hayatını kaybetmesi, büyük bir sistemsel sorunun olduğunun en büyük kanıtıydı. Soma Kömürleri AŞ’nin işlettiği madende, 13 Mayıs 2014’te yaşanan facia, dünyanın en büyük madencilik kazalarından biri olarak tarihe geçti.
Çıkan yangında 301 madenci hayatını kaybederken, 162’si yaralandı. En genç kurban 18, en yaşlısı ise 53 yaşındaydı. Bu acı olayda 432 çocuk babasız kaldı. Manisa’nın Soma ilçesindeki şehir mezarlığında, hayatını kaybeden işçiler için özel bir bölüm ayrılmış. 5 bin metrekarelik alana kurulan Madenci Şehitliği, bakımlı ve özenle dizayn edilmiş. Manisa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan anıt mezarlık, madenci ailelerinin de fikri düşünsel katkılarıyla oluşturulan anıt, “madenciye özlem ve facia günü yaşanan acı bekleyiş” temasıyla tasarlanmış. Heykeltıraşlar Ali Yaldır, Derya Ersoy ve Zafer Dağdeviren” dedi.
Fikri Demirtaş yazının devamında, “13 Mayıs 2015’te açılan Soma Madenciler anıtı; Soma Maden Şehitliği, siyah mermerin soğuk dokunuşuyla ve toprağın kokusuyla karşılar ziyaretçisini. Sanki dev bir anıt mezar, yas tutan bir şehir gibi durur. Mezarlık, şehitlerin mezarları maden anıtına giden yolun iki tarafında ard arda dizilmiş 39 siyah mermer tabut gibidir. Her bir mezar, toprağa gömülmüş bir hayatın feryadı gibidir. Mezar taşlarında adlar, doğum tarihleri ayrı ve ölüm tarihleri aynı olan soğuk harflerle yazılmıştır. Başucunda dalgalanmakta olan Türk bayrağı flamaları, şehitlerin vatan sevgisini simgelerken, ayakucundaki fotoğraflar ise onların hayata tutunmaya çalışan gözlerini yansıtır.
"Bir avuç kömür için bir ömür verenlere" yazısı ise yürekleri dağlayan bir gerçekliği gözler önüne serer. Diğer yanda ise, siyah mermerden yapılmış kare prizma şeklindeki temsili mezarlar, Türk bayrakları, madenci fenerleri ve baretlerle süslenmiştir. Mezarlık, sanki kırmızı bir gül bahçesine dönmüştür. Her bir gül, şehitlerin anısına dökülen bir damla gözyaşı gibidir. Mezarlığın iki tarafına yerleştirilmiş siyah mermer çeşmeler ise, acının sonsuzluğunu simgelercesine durmadan akar. Maden ocağını simgeleyen anıt, ziyaretçileri karşılar. Maden ocağının karanlık ağzında madenci heykel figürü ise, yutulan hayatların simgesidir. Anıtın karşısında ise, madenciyi bekleyen ailelerin heykelleri yer alır.
Yaşlı bir anne ve baba, çocuklarını kaybetmenin acısını yaşarken, genç bir kadın ve çocukları ise babalarının yokluğunda umutsuzca beklerler. Şehitlikteki oturma alanları, dikdörtgen prizma şeklinde tasarlanmıştır. Sanki onlar da, toprağa gömülmüş hayatların birer yansıması gibidir. Ziyaretçiler, bu banklarda otururken, şehitlerin acısını daha yakından hissederler. Soma maden şehitlerinin mezar taşlarındaki 'Bir avuç kömür için bir ömür verenlere' yazısı, yüreklere kazınmış derin bir yara gibiydi. Bu söz, 2014 yılında yaşanan ve yüzlerce insanın hayatına mal olan bu büyük faciada, zamanında alınmayan önlemler ve ihmaller nedeniyle yaşanan büyük bir kaybı özetliyordu.
Bugüne kadar yaşanan maden faciaları, orman yangınları, Bingöl-Elazığ kara yolunda 24 Mayıs 1993'te usta birliklerine giderken PKK'lı teröristlerin saldırısında Bingölde terör örgütü tarafından 33 askerin şehit edilmesi , depremler ve fişek-mühimmat patlamaları gibi nice büyük felaketlerde, sorumlulardan hesap sorulacaktı deniliyordu. Medyada edindiğim habere göre; Bir acı daha ekledik listeye "21 Ocak 2025 Bolu'daki Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Oteli'nde yangın çıktı. 238 müşterinin bulunduğu otelde çıkan yangın, uzun uğraşlar sonucu söndürüldü. Yangında otelde bulunan 76 kişi yaşamını yitirdi. Bu acı olay üzerine ülkemizde 1 günlük millî yas ilan edilmiştir. 22 Ocak 2025 Çarşamba günü, yurdumuzda ve dış temsilciliklerimizde güneşin batışına kadar bayraklarımız yarıya çekilecektir."
Soma faciası, ülkemizin hafızasına kazınmış derin bir acıdır. Bu olay, iş güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne sererken, aynı zamanda sistemdeki eksiklikleri de ortaya koymuştur. Maalesef, benzer olaylar farklı şehirlerde tekrarlanmaya devam ediyor. Bu durum, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği mi, yoksa sorumluluk almayan bir anlayışın sonucu mu? Bu soruların yanıtlanması ve gerekli önlemlerin alınması, insan hayatını önemseyen bir toplum olmanın temel şartıdır. Son Söz... Ahmet Arif ne güzel demiş. Nerede bir can ölse oralı olur yüreğim. Olmalı zaten olmasa " İNSAN" olmaz yüreğim. Soma’ya gelerek, bu acıyı bir kez daha yaşamak istemezdim. Ancak, unutmamak ve unutturmamak adına buraya gelmek gerektiğini düşündüm. Bu topraklar, bir daha böyle bir acının yaşanmaması için hepimizin sorumluluk alması gerektiğini hatırlatıyor.”