İnsan sevgisi eksikliğinin psikolojik yansıması: Mizantropi
İnsan sevgisi eksikliğinin psikolojik yansıması: Mizantropi
Eskişehir’de 18 yaşındaki bir kişinin sokakta rastgele 7 kişiyi yaralaması sonucu mizantropi kavramı gündeme geldi.
Eskişehir’de 18 yaşındaki bir kişinin sokakta rastgele 7 kişiyi yaralaması sonucu mizantropi kavramı gündeme geldi.
Mizantropinin, insanlardan nefret etmek, insanları sevmemek ve onlara güvenmemek anlamına geldiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Bu kişiler, etrafındakilerden uzak durma ve yalnız kalma isteğinde bulunabiliyorlar. İnsanlarla iletişime girmemek için birçok yolu deneyebiliyorlar.” dedi. Mizantropi için çocukluk döneminin çok önemli olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “0-6 yaş grubunda ebeveynden yeterince sevgi alamamış ise sağlıklı bir bağlanma geliştirememiş kişilerde aslında daha çok bu kişilik bozuklukları karşımıza çıkabiliyor.” açıklamasını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Çocuk Ergen Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, Eskişehir’de meydana gelen bıçaklı saldırı sonrası ortaya çıkan mizantropi kavramı hakkında açıklamalarda bulundu.
Yaşanan olumsuz deneyimler mizantropiyi tetikliyor
Mizantropinin, olumsuz deneyimlerden sonra ortaya çıkan yeni kavram olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Mizantropi Eskişehir'de gerçekleşen bıçaklı saldırı sonrasında dikkatimizi çeken bir kelime. Kavramsal açıdan baktığımızda insanlardan nefret etmek, insanları sevmemek, onlara güvenmemek anlamına gelir.” dedi.
Bu durumu yaşayan kişilerde, karşılarındaki insanlara karşı negatif duygu durumlarının olduğu davranışların gözlemlediğini belirten Aybeniz Yıldırım, “Bu kişiler, etrafındakilere karşı daha uzak durup, yalnız kalma isteğinde bulunabiliyorlar. İnsanlarla iletişime girmemek için birçok yolu deneyebiliyorlar. Kendilerini kaçma, kaçınma davranışlarıyla bir şekilde sınırlandırabiliyorlar.” şeklinde konuştu.
Kendilerini soyutluyor ve asosyal yaşam tercih ediyorlar
Bu kişilerin kendilerinin farkında olduklarını ve bir tutum olarak negatif duygu ve düşüncelere sahip olduklarına dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Bazen de karşımıza asosyal diyebileceğimiz kişiler olarak çıkabiliyorlar.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha çok kendilerini soyutladıkları ortamlarda olabiliyorlar. Kalabalık ortamlara girmeyi istemiyorlar, iş hayatlarında sosyal olmayan, daha az insanla iletişim kurma eğiliminde olabiliyorlar ya da insanlarla iletişim kurulmasını gerektirmeyecek meslek gruplarını tercih edebiliyorlar.”
Mizantropi kavramının tek başına bir hastalık olmadığını da vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Söz konusu özellikler mizantropi kavramını oluşturur. Bu özellikleri taşıyan kişilerde ciddi bir sorun var diyemeyiz. Daha çok kişilik bozukluklarında gördüğümüz özelliklerdir. Ancak kişinin işlevselliği bozuluyorsa o zaman bir sorundan bahsedebiliriz.” dedi.
Mizantropist özelliklere sahip kişiler güven problemi yaşıyor
Mizantropi için çocukluk döneminin çok önemli olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, “Gelişim evrelerinde 0-6 yaş grubu çok önemli bir yere sahip. 0-6 yaş grubunda ebeveynden yeterince sevgi alamamış ise sağlıklı bir bağlanma geliştirememiş kişilerde aslında daha çok bu kişilik bozuklukları karşımıza çıkabiliyor. Bunun yanı sıra depresyon, kaygı, yalnızlık, asosyal yaşamlar gibi yanında olan bazı durumlar da mizantropiyi etkileyebiliyor.” dedi.
Bu durumu yaşayan kişilerin ‘insanları sevmiyorum, hayvanları seviyorum, insanlara güvenmiyorum, hayvanlara daha çok güveniyorum’ gibi söylemlerde bulunabileceklerini de ifade eden Aybeniz Yıldırım, bu kişilerin en büyük sorunlarından birinin de güven problemi yaşamaları olduğunu söyledi.
Çocukluk dönemi yaraları yetişkinlik hayatını şekillendiriyor!
Çocukluk döneminde karşılaşılan değersizleştirilme, küçük düşürülme, deneyimlenmiş olan olumsuz yaşantılar ve duyguların yansıtılamaması gibi durumların güven problemini etkilediğine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Aybeniz Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukluk döneminde aldığımız yaralar, yetişkinlik döneminde de bizleri ve hatta hayatımızı, seçimlerimizi de şekillendirir. Her zaman şunu söylüyoruz, aslında terapi seanslarına gitmek için bir sorun olması gerekmiyor. Terapi, kişinin kendini tanıyabilmesi, kendini daha iyi ifade edebilmesi, kendini başka açılardan görebilmesi için de çok kıymetlidir.”
Doi numarası: https://doi.org/10.32739/uha.id.56428
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.