ÇÖZÜM: FELAKETLER OLMADAN ÖNCE ÖNLEM ALMAKTIR

İzmir’de 12 Temmuz 2024 akşam saatlerinde başlayan ani ve aşırı yağış sonrası, İzmir Konak ilçesine bağlı Aksancak Mahallesinde elektrik akımına kapılarak iki kişi hayatını kaybetti

Gündem Yayın: 14 Temmuz 2024 - Pazar - Güncelleme: 14.07.2024 10:41:00
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
Takip EtGoogle News

İzmir’de 12 Temmuz 2024 akşam saatlerinde başlayan ani ve aşırı yağış sonrası, İzmir Konak ilçesine bağlı Aksancak Mahallesinde elektrik akımına kapılarak iki kişi hayatını kaybetti. Öncelikle yaşamını yitirenlere Allahtan rağmen, acılı aile ve sevenlerine de baş sağlığı diliyoruz.

Konuyla ilgili çeşitli kurum ve kuruluşlar değerlendirme yapmış olup, bu kuruluşlardan biri olarak en dikkate değer açıklamayı EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) İzmir Şubesi yapmıştır. EMO Açıklamasında; “…önlem alınmaması durumunda benzer faciaların kaçınılmaz olduğunu söyleyebiliriz. Alsancak’ta yaşanan facia, elektrik şebekesinde su taşkınlarına karşı alınması gereken önlemlerin ihmal edildiğini ortaya çıkarmıştır. Kasım 2023’de deniz suyunun yükselmesiyle yaşanan taşkın nedeniyle bölgeye bir süre elektrik verilememişti. Deniz taşması sonucu çok sayıda trafo merkezi su altında kalmış, bazı sokaklara günlerce enerji verilememişti. Özelleştirme sonrası ilimizdeki elektrik şebekesini devralan GDZ Elektrik Dağıtım AŞ, bölgeyi yeraltı kablolarını bir süre yer üstüne taşıyarak enerjilendirebildi. …” denilmektedir.

EMO’nun vurguladığı üzere; elektrik gibi stratejik bir sektörün özelleştirilmiş olması büyük hataydı. Çünkü özelleştirilen her hizmetin bedelini, ülkemiz halkı ya canıyla, yada ağır faturalarla ödemiştir. Yaşanan bu feci olayda, elektrik şirketinin ihmalinin olup olmadığı varsa da neler olduğu, savcılık soruşturması ve bilirkişi incelemesi sonunda ortaya çıkacaktır. Ancak biz bir başka bir gerçeğe kamuoyunun dikkatini çekmek istiyoruz.

Adına artık “iklim krizi” veya “iklim afeti” denilen bu süreç, ekstrem hava olaylarına da sebep olmaktadır. Bir yanda aşırı sıcaklar, gitgide yayılan orman yangınları, kuraklık, su kıtlığı sürerken, diğer yandan ani ve aşırı yağışlar sellere, su baskınlarına ve taşkınlara sebep olmaktadır. Bu ve benzeri meteorolojik afetlerin, en az deprem kadar önemli ve tehlikeli olduğunu unutmamak lazım. Üstelik sel, taşkın ve su baskınları; elektrik kaçağı-çarpması da olmak üzere, bir çok ikincil afete sebep olmaktadır.

Peki tüm bu tehlikelere ve onlardan kaynaklı risklere karşı ne yapılıyor?

Hangi kurumlarca, hangi önlemler alınıyor?

Son seçimlerde iş başına gelen yeni belediye başkanlarının gündeminde bu konu ne kadar yer almaktadır?

İzmir örneğinde konuyu ele alırsak, İzmir’de Büyükşehir Belediyesi’rin rutin çalışmaları dışında, ilçe belediyeleri afetlerle ilgili neler yapılmaktadır?

5393 sayılı Belediye Kanunun 53. Maddesinde, belediyelere bu konuda çok önemli görev ve sorumluluklar verilmiştir. Kanunun “Acil Durum Plânlaması” başlıklı 53. maddesinde konu açıklanmıştır.

5393 / Madde 53- “Belediye; yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla beldenin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar. Acil durum plânlarının hazırlanmasında varsa il ölçeğindeki diğer acil durum plânlarıyla da koordinasyon sağlanır ve ilgili bakanlık, kamu kuruluşları, meslek teşekkülleriyle üniversitelerin ve diğer mahallî idarelerin görüşleri alınır. Plânlar doğrultusunda halkın eğitimi için gerekli önlemler alınarak ikinci fıkrada sayılan idareler, kurumlar ve örgütlerle ortak programlar yapılabilir.”

5393 sayılı Kanununun 53. Maddesi ile belediyelerin, afetlerden korunup, bunların ihtimal dahilindeki zararlarını en aza indirmek maksadıyla, o beldenin öznel koşullarını da dikkate almak suretiyle, gerekli olacak afet ve acil duruma dair plânlarını yapmaları gerektiği ifade edilmiştir. Aynı Yasanın 73’üncü maddesiyle de afet risklerini azaltma noktasında belediyelere oldukça mühim görevler verilmiştir.

Kanunun bu maddesinde yazılan görevleri, İzmir’de tam olarak yerine getiren bir belediye var mı? Neden yok?

Kent halkının afetlere dirençli bir kentte, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, Anayasal bir hak değil midir?

İzmir’de bazı belediyeler “Afet İşleri Şube Müdürlüğü” kurup, başına konuyla hiç ilgisi olmayan kişileri müdür olarak atamışlardır. Belediyelerin afetlerle ilgili görevlerini; göstermelik olarak 20-30 kişilik arama kurtarma ekibi oluşturmaktan ibaret sanmaları, büyük bir yanılgıdır. Çünkü ülkemizde afetlerle ilgili en büyük sorun, olmadan önce önlem almamaktır. Yani risk yönetiminin nerdeyse hiç uygulanmamasıdır. Afet yönetimini sadece afetten sonra "yara sarmacılığa" endekslemiş olan ülkemizde, "olmadan önce önlem alma" kültürü, bilinci ve alışkanlığı maalesef ki yerleşmemiş. Bu yüzden "afet risk yönetimi" de ona paralel olarak "iş sağlığı ve güvenliği" de yeterince önemsemiyor.

Ülkemizde ilk defa tarafımızdan yaygın şekilde gündeme getiren "belediyelerin afet risklerini önleme" görevlerini , yani Belediye Kanunun 53. Maddesini ne meslek odaları, ne barolar, ne sendikalar, ne diğer STKlar maalesef hiç gündeme getirmediler. Bu yüzden halkımız da henüz bu konuyu bilmiyor.

Yerel yönetimlerin afetlerdeki önemi 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bir kez daha anlaşıldı ki, yerel yönetimler olmadan afet yönetiminde özellikle de afet risklerini azaltmada başarıya ulaşmak mümkün değildir. Maalesef meydana gelen afetlerden ve acılardan ders alınmıyor, gerekli çıkarımlar yapılmıyor, riskleri azaltmaya yönelik adımlar atılmıyor.

Belediyeler, "Belediye Kanunun 53. Maddesinde" yazılı görev ve sorumluluklarını yerine getirmekten kaçındıkları sürece, maalesef bu acı bu görüntüler yaşanmaya devam edecektir. İlçe ölçekli afet risk ve müdahale planları yapmaları için İZ-AFED Derneği olarak bir çok belediyeye destek ve öneride bulunmamıza rağmen, ne yazık ki görmezden ve duymazdan gelinmiştir.

Biz biliyoruz ki; yerel yönetimler, özellikle ilçe belediyeler çok önemli bir yere ve belirleyici role sahipler. Yerel halka en yakın hizmet birimleri olmalı, afet risklerini azaltmada afetlerden hemen sonra yerel imkanları ve kapasiteyi en hızlı şekilde seferber edecek olanaklara sahip olmaları, en büyük avantajlarıdır. Yeter ki bu gerçeğin farkına varıp, yeni dönemde liyakatli kadrolar ve gerçekçi planlamalar ile bu tarihi rollerini layıkıyla üstlensinler.

Afetler, felaketler, iş kazaları, çevre ve halk sağlığını tehdit eden tehlikelere karşı risk yönetimi öncelikle uygulanmalıdır. Yani olmadan önce önlem alınmalıdır . Olduktan sonra ağlamanın kimseye bir faydası yoktur. Tıpkı ülkemizin kurucusu ve bilge önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yaklaşık 100 yıl önce söylediği gibi. “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdir, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur. " M.Kemal ATATÜRK ...

Derneğimiz kurulduğu günden beri panel, sempozyum, seminer, çalıştay vb. gibi çeşitli farkındalık etkinlikleri ile hep bu gerçeğe dikkat çektik. Afetlere dirençli bir kent için bu gerçeğe dikkat çekmeye de devam edeceğiz.

 

 

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.